Türk EnglishFrançaisРусскийالعربية
FAALİYET ALANLARIMIZ
Aile Hukuku

Avukatlık mesleğinde okul döneminde tıp fakülteleri gibi bir ihtisaslaşma söz konusu olmayıp, hukuk fakültesinden mezun olan ve avukatlık mesleğini ifa eden herkes hukukun bütün alanlarında görev almaktadır.

Fakat iş tecrübesine veya bireysel yatkınlığına bağlı olarak herhangi bir hukuk alanında çalışmasını devam ettirme avukatın kendi tercihidir. Bu nedenle aile avukatı olarak tabir edebileceğimiz avukat, aile hukukuna hakim olan ve bu alanda çalışmalar yürütmekte olan avukattır.

Davalarınızı uzman bir aile avukatı ile takip etmenizi öneririz.

Aile Hukukunun Alanına Giren Konular

Aile hukuku, adından da anlaşılacağı gibi aile ilişkilerini düzenleyen medeni hukukun bir alt dalıdır ve dava süreçleri istisnai haller dışında aile mahkemelerinde görülmektedir. Aile hukuku, Türk Medeni Kanunu’nda evlilik hukuku, hısımlık ve vesayet olmak üzere üç ana başlık altında düzenlenmiştir. Bu kapsamda aile hukukunun kapsama alanına giren konu başlıkları “nişanlanma, evlenmenin şartları ve hükümleri, boşanmanın koşulları ve sonuçları, mal rejimleri, aile konutu, soybağı, evlat edinme, velayet, çocuğun nafaka hakkı, vesayet, kayyımlık ve yasal danışmanlık ” şeklinde sıralanabilir. Tabi ki bu konuların her biri çok çeşitli alt başlıklar halinde kanunda ayrıca düzenlenmiştir.

Kurt Hukuk ve Danışmanlık Bürosu Uzman Aile Hukuku Avukatları ile bu hassas süreci, müvekkillerimizin lehine olabilecek en iyi şekilde atlatmaları için çalışacak ve uyuşmazlık konusu olayın çözümü ve sonuçlanması için çareler üretecektir. Bu kapsamda sunduğumuz hizmetlerin bazıları aşağıda sıralanmıştır: Bursa Boşanma avukatı veya Bursa Aile Hukuku Avukatı hizmetlerimizi keşfedin!

  • Boşanma Davalarının ve Mal varlığı Tasfiyesinin Titizlikle Yürütülmesi,
  • Anlaşmalı boşanma davalarının açılması ve sürecin takip edilmesi,
  • Mal varlığı sözleşmeleri hakkında hukuki destek ve danışmanlık verilmesi,
  • Taraflar arası protokolü düzenlenmesi ve bunun yürütülmesi,
  • Boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin açılması,
  • Aile içi şiddet durumunda tedbir kararının talep edilmesi,
  • Çocukların velayeti ve nafakası taleplerinin sunulması,
  • Evlat edinmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözülmesi,
  • Nişanlanmadan doğan ihtilafların çözülmesi
  • Evlenme sonrasında olan çocuklar için açılan velayet ve velayet değiştirme davalarının takibi,
  • Evliliğin iptali davalarının takibi,
  • Soy bağı ile ilgili davaların takibi,
  • Evlat edinme davalarının takibi,
  • Ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili alınan tedbir kararlarına uyulması ve uyulması durumunda hukuku süreçlerin başlatılmış aile hukuku kapsamında sunulan hizmetlerdir.

 

Bursa aile hukuku veya Bursa boşanma avukatı gibi bir arayış içerisindeyseniz, Kurt Hukuk Bürosu olarak sizler için çözüm üretmeye hazırız!

Kurt Hukuk ve Danışmanlık Olarak Farkımız

Aile konusu toplumumuzun en hassas olduğu konulardan birisidir. Biz Kurt Hukuk ve Danışmanlık olarak ailenin toplumun en önemli ve kutsal kurumu olduğuna inanıyoruz. Ancak ne yazık ki; Büyük emeklerle ve sevgiyle kurulan aileler, değişen dünyanın getirdiği çeşitli sorunlarla birlikte zamanla yara alıp yıkılmaya başlayabiliyor. Evlilik birliğinin devam ettirilemediği hallerde yaşanan bu sorunların, tüm aile bireyleri üzerinde yıkıcı etkilere veya kalıcı hasarlara neden olabileceğini çok iyi biliyoruz. Bu durum duygusal açıdan taraflar için zaten yeteri kadar zorluk getirirken, bu sorunların üzerine bir de yapılacak hukuki işlemler ve avukatlar devreye girdiğinde çok yıpratıcı olan bu süreç taraflar için artık çekilmez bir hale gelebilmektedir. İşte tam bu noktada Kurt Hukuk ve Danışmanlık olarak sizin için buradayız.


Evli çiftler için boşanmak tek çıkış yolu olarak artık kaçınılmaz olduğunda, Kurt Hukuk ve Danışmanlık olarak aile hukuku dalında uzman avukat kadromuzla sizlere çok yönlü hizmet sunmaktayız. Aile hukukundan doğan boşanma, çocukların velayeti ve aile içi şiddet konularında, Kurt Hukuk ve Danışmanlık olarak daima ciddiyet, samimiyet ve gizlilik prensibiyle hareket etmekteyiz. Amacımız, boşanma, velayet, aile içi şiddet ve aileyle ilgili diğer tüm sorunlarda, tecrübeli avukat kadromuzla sizlere en iyi hizmeti vermek ve bu sürecin aile bireyleri için yıpratıcı olmasının önüne geçmektir.

Biz Kurt Hukuk ve Danışmanlık olarak, aile kurumunu bir bütün olarak değerlendirip, ailenin ve tüm aile bireylerinin korunması için en uygun çözümü bulmayı amaçlamaktayız.

Bursa Avukat Ekibi
Kurt Hukuk ve Danışmanlık

Hukukun zorlu ve karmaşık yollarında, uzmanlığımız ve tecrübemiz müvekkillerimize yol göstermektedir. Sigorta hukuku, tazminat hukuku, şirketler hukuku, boşanma ve aile hukuku gibi birçok hukuki faaliyet alanlarında, problemleriniz ile alakalı daha fazla düşünmemek ve çözüme kavuşturmak istiyorsanız bırakın Kurt Hukuk Bursa avukat ekibimiz sizin adınıza  düşünsün!

OFİSLERİMİZ

Beşevler Mahallesi, Yıldırım Caddesi, No:265, B Blok, Kat:2, Daire:6, 16120 Nilüfer/Bursa

E-MAIL

iletisim@kurthukukdanismanlik.com

TELEFON

0532 237 16 34

ÇALIŞMA SAATLERİMİZ

Pazartesi - Cumartesi: 08:00 - 19:00

SIKÇA SORULAN SORULAR

60 soruda boşanma davaları

Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri genel ve özel olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel boşanma sebebi, evlilik birliğinin temelden sarsılması olup eski kanundaki adıyla şiddetli geçimsizlik olarak bilinmektedir. Özel boşanma sebepleri ise zina; hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış; suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme; terk; akıl hastalığı nedeniyle boşanmadır. Çekişmeli boşanma davasını açacak olan kişi, yalnızca kanunda belirtilen boşanma nedenlerinden birisine dayandırarak boşanma davası açabilir.

Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Hayata kast, eşlerden birinin diğer eşe yönelik öldürme kastıyla hareket etmesidir. Eşine yaptığı harekette öldürme kastı olması şarttır, öldürme kastı olmadığı zaman boşanma sebebi olarak görülmez. Pek kötü muamele, eşin diğer eşe yönelik hem ruhsal hem de bedensel olarak tahrip edip zarar vermesidir. Hangi fiillerin pek kötü muamele sayılacağı hakimin somut olayda değerlendirmesiyle belirlenecektir. Örneğin, eşi aç bırakma, eşi odaya kilitleme, eşe dayak atma, sürekli olarak eşle cinsel ilişkiye girme gibi eşi ruhen ve fiziken yıpratmaya yönelik olan fena ve yoğun eylemlerdir.
Bunu yanında onur kırıcı davranışa birkaç örnek verecek olursak; toplum içinde eş tarafından hakarete uğramak, evden kovulmak, sürekli olarak hakarete uğramak gibi durumlardır. Eşin kişilik haklarını zedeleyen bu tür eylemlere benzer fiiller onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davasına konu olabilir. Hangi fiillerin bu sınıfa girdiğini somut olayda mahkemenin takdirindedir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.

Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Bu hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Türkiye’de iki tür boşanma davası vardır; birincisi anlaşmalı, ikincisi ise çekişmeli boşanma davasıdır. Anlaşmalı boşanma davası tek celsede sona eren ve tarafların boşanma ile boşanmaya bağlı konularda mutabakata vardığı davadır. Çekişmeli boşanma davası ise boşanma, nafaka, maddi ve manevi tazminat, velayet konularında veya konulardan birinde tarafların uzlaşamaması halinde açılan davadır. Anlaşmalı boşanma gibi tek celsede sona ermemektedir.

Boşanma davalarında görevli mahkeme “aile mahkemesi”dir. Aile mahkemesinin bulunmadığı illerde ise aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesi görevli olacaktır. Yer yönünden yetkili mahkeme ise eşlerin son 6 ayda ikamet ettikleri veya eşlerden birinin yerleşim yeridir.

İlk olarak boşanma talepli dava dilekçesi düzenlenmelidir. Bunun yanında eğer dava anlaşmalı boşanma davası ise dilekçeye önceden hazırlanmış anlaşmalı boşanma protokolü de eklenmelidir. Belgelerini hazırlayan davacı, adliyede tevzi bürosuna başvurarak dava açma işlemlerini gerçekleştirebilir.

Boşanma davası açma için ödenecek olan başvuru harcı her yıl değişmektedir. 2022 yılı için başvuru harcı 80,70 TL’dir. Tanık dinlenecekse, bilirkişi raporu talep edilecekse 1.000,00 TL civarında bir gider avansı da yatırılmalıdır. Bir avukat aracılığıyla boşanma davası açılacak ise ayrıca avukata ücret ödenmelidir. Avukatlık ücreti, avukatın bilgi ve tecrübesine göre değişebilmektedir. Bu sebeple net bir miktar söylememiz pek mümkün değildir. Barolarca yayınlanan avukatlık asgari ücret tarifesini incelemek yol gösterici olacaktır.

Bu durumda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. Maddesinde düzenlenen adli yardım uygulamasından faydalanılabilir. Adli yardım, dava açma imkanı olmayan kişilerin, bu haklarını kullanabilmelerine olanak sağlar.
Adli yardım başvurusu davanın açılacağı baro başkanlığına veya baronun bu konu ile ilgili kurduğu adli yardım bürolarına müracaat edilerek yapılır. Adli yardım talep eden tarafın dava sonunda haksız çıkması halinde dava masraflarının en çok bir yıl içinde aylık eşit taksitler ile ödenmesine karar verilebilir. Ancak eğer bu ödeme de ilgili tarafın ekonomik gücünün üstünde ve kişinin mağduriyetinin artmasına sebep olacaksa, mahkeme, ilgili tarafı belirlenen gideri ödemekten kısmen veya tamamen muaf tutabilir.

Her dava süreci mahkemenin iş yoğunluğu, dosyadaki delillerin toplanılması ve tebligat sürecine göre değişkenlik göstermektedir. Ancak ortalama bir süre vermek gerekir ise anlaşmalı boşanma davası 1 hafta ile 1,5 ay kadar sürmekte, çekişmeli boşanma davası ise 8 ay ile 2 sene arasında bir süre kadar sürmektedir.

Genellikle boşanma davasını ilk açan kişinin daha avantajlı olduğuna dair toplumumuzda yaygın bir kanaat vardır; ancak davayı ilk açan taraf olmak kişiye ekstra herhangi bir avantaj sağlamaz. Eşin dava açması halinde, diğer eş de açılan davaya karşı dava açma hakkına sahiptir. Önemli olan davada tarafların iddialarını hukuka uygun delillerle ispatlamasıdır.

Boşanma davasında mahkeme tarafından SED (sosyal ekonomik durum) araştırması için ilgili emniyet müdürlüğüne yazı yazılmaktadır. Eşlerin bağlı olduğu emniyet birimi tarafından düzenlenen sosyo ekonomik durum araştırması ile tarafların aylık gelirinin ne kadar olduğu, oturduğu evin kirada olup olmadığı, üzerine kayıtlı taşınmaz ya da araç olup olmadığı sorgulanarak bu araştırmalara ilişkin rapor düzenlenmektedir.

Her iki eşin avukatı var ise duruşmalara katılma zorunluluğu bulunmamaktadır, tarafların vekili müvekkillerini temsilen duruşmaya katılacaklardır. Ancak özellikle davacı taraf kendisinin bir avukat ile temsilini sağla(ya)mıyorsa duruşmalara katılmak ve davasını takip etmek zorundadır. Aksi takdirde dosyası işlemden kaldırılacaktır.

Taraflar boşanma konusunda uzlaşamamış ise boşanmak isteyen eşin çekişmeli boşanma davası açma hakkı bulunmaktadır. Dava açacak olan eş, boşanma sebeplerini ve boşanma talebini içerir dilekçesini hazırlayarak ilgili mahkemeye başvuruda bulunabilecektir.

Kadınlar boşanma davasındayken, şiddet gördüyse ya da böyle bir durumla karşılaşacağını düşünüyorsa 6284 sayılı Kanun maddesi gerekliliğince, koruma kararı alarak karşı tarafı kendinden uzak tutma hakkına sahiptir. Ayrıca bu dava süreci devam ederken, ortak konutta çocuklarıyla yaşama hakkına ve maddi yoksunluğa düşme ihtimali olduğunda kendisine ve çocuğuna nafaka bağlanması hakkına sahiptir.

Ülkemizde sıklıkla yanlış bilinen bir başka husus ta; erkek tarafın haklarına ilişkindir. Bu noktada, erkek tarafın boşanma davası sürecinde hiçbir hakkı yokmuş gibi yanlış bir algı oluşmuştur. Oysaki dava sürecinin başlaması ile birlikte hem kadın hem de erkek için haklar eşit olmaktadır. Burada önemli olan unsur, tarafların istekleri konusunda haklı sebeplerinin olmasıdır.


Toplumda nafaka talebinin yalnızca kadınlar tarafından talep edebileceği düşüncesi vardır. Ancak yasal koşulların bulunması halinde erkek eş de nafaka talebinde bulunabilecektir.


Erkek eş, çocuğun velayetini talep edebilir ve velayetin kendisine verilmesi halinde annenin iştirak nafakası ödemesi yönünde karar verilmesini isteyebilir.


Ayrıca boşanmada tazminat, her iki eş tarafından da talep edilebilir. Evliliğin bitiminde kusurlu olan eşin kusuru oranında tazminat talebinde bulunmaya hakkı bulunmaktadır.

Herkes kendi hukuki uyuşmazlığını avukat desteği almadan yürütebilir, kendi davasını açabilir. Avukat desteği alma şartı, zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak Aile Hukuku ve Yargıtayın emsal kararlarına hakim olmayan kişinin dava açması ve hukuki tecrübeye sahip olmaması halinde takip ettiği dava süreci sonunda geri dönülmez hukuki kayıplar meydana gelebilecektir. Her işte olduğu gibi davalarda da işin uzmanına başvurulması gerekmekte ve davada nasıl bir yol izleneceği konusunda destek alınmalıdır.

Öncelikle tarafların boşanma ve boşanmaya bağlı unsurlarında (nafaka, mal rejimi, tazminat, velayet) anlaşması gerekmektedir. Taraflar anlaşmalı boşanma protokolü ile birlikte dava dilekçesi düzenlemelidir. Protokolün 1 nüshası mahkeme dosyasına, diğer 2 nüshası ise taraflara verilmek üzere 3 nüsha düzenlenmeli ve ıslak imzalı olmalıdır. Hazırlanan protokoller ve dilekçe ile birlikte bulundukları yerdeki adliyede tevzi bürosuna başvurarak dava açma işlemlerini gerçekleştirebilecektir.

Tabi ki böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ancak tek celsede sona eren bir boşanma davası ve protokol düzenlenmesinin kolay nitelikte olduğu algısı nedeniyle uygulamada avukatsız anlaşmalı boşanma davaları açılmakta ve sonuçlandırılmaktadır. Ve ne yazık ki çiftler evlilikten gelen haklarının neler olduğunu bilmeden dava açıp protokol düzenlemekte, boşanma sonrasında hak kayıplarını öğrenerek te pişmanlık duymaktadırlar.
Boşanmada vekillik hizmetinden yararlanamayan çiftler, en azından bir avukatın danışmanlık hizmetinden yararlanarak haklarının neler olduğunu öğrenmelidir. Haklarını bilmeden dava açan kişi, haklarını kaybetmeye dava açmadan razı olmuş demektir.

Çiftlerin resmi nikah tarihinin üzerinden en az 1 yıl geçmiş olması gerekir, 1 yıldan kısa süreli evliliklerde anlaşmalı boşanma başvurusunda bulunulamaz.
Taraflar düzenlediği protokolde boşanma, nafaka, velayet (müşterek çocuk var ise), tazminat ve mal paylaşımı konusunda uzlaşmalıdır.
Her iki eşin avukatı olsa dahi taraflar duruşmada hazır bulunmalıdır. Eşler, protokol maddelerini kabul ettiğini ve boşanmak istediğini hakim huzurunda belirtmelidir.

Anlaşmalı boşanma davası açıldıktan sonra her iki eş veya eşlerden biri boşanma ya da boşanmaya bağlı unsurlara dair uzlaştıkları konulardan vazgeçer ise dava, çekişmeli boşanma davasına dönüşecektir.
Taraflar çekişmeli boşanma davası açmış ise her iki tarafın istemiyle dava görülürken anlaşmalı boşanma davasına da dönüşebilir.

Anlaşmalı boşanma davası tek celsede sona eren dava olduğundan çekişmeli boşanma davasından daha çok tercih edilmektedir. Biran evvel boşanmak isteyen eşler, yasal haklarını bilmeden anlaşmalı boşanma yoluyla boşanarak hızlı hareket etmemelidir. Bu tarz durumlarda eşin tüm şartları kabul ederek hareket etmesi halinde geri dönülmez hukuki kayıplara neden olacaktır. Eşler boşanma, velayet, nafaka, mal paylaşımı ve tazminat konularında detaylı bir şekilde konuşmalı ve uzlaşmaları halinde anlaşmalı boşanma yolunu tercih etmelidir. Taraflar anlaşamadığı takdirde çekişmeli boşanma davası yoluna başvurmalıdır.

Tarafların boşanmasına dair mahkeme tarafından verilen karar kesinleşinceye kadar taraflar resmi olarak evlidir. Bu nedenle boşanma davası devam ederken birbirlerine olan sadakat yükümlülüğü de devam etmektedir. Eşlerden biri başkasıyla birlikte yaşamaya başlar veya duygusal bağ kurar ise sadakat yükümlülüğünü ihlal etmiş olacaktır.

Boşanma davası sonuçlanmadan önce taraflar barışmaya karar verirse, mahkemeye bu durum beyan şeklinde sunulmalıdır ve davadan feragat yani davadan vazgeçme işlemleri yapılmalıdır. Yapılan bu işlemden sonra dava reddedilir ve evlilik birliğinin devamı sağlanır.

Aldatma yani zina, özel boşanma sebeplerindendir. Zina sebebiyle dava açan davacı taraf, bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Şahit beyanları, resim, video, otel kayıtları, sosyal medya içerikleri, farklı bir ceza davasının beyanları vb. bütün unsurlar davada delil niteliği taşımaktadır.

Bir iddiada bulunan taraf iddiasını ispat etmek için usule ve yasaya uygun her türlü delile başvurabilir. Buna göre ses, video vb. kayıtlar da dava dosyasına delil olarak sunulabilir. Burada önemli olan mahkeme dosyasına sunulan ses, video vb. kayıtların “usule ve yasaya uygun” elde edilip edilmediğidir. Bir delilin usule ve yasaya uygun şekilde elde edilmesi, casus yazılımlar, hukuksuz dinlemeler, tehdit veya baskı altında alınması gibi hallerin bulunmamasını gerektirir. Hukuki sınırlar içerisinde elde edilen ses kaydı, video kaydı ve benzeri kayıtlar, boşanma davaları da dâhil tüm davalarda delil olarak kullanılabilir. Bu nedenle herkes tarafından görülebilen sosyal medya hesapları yada mesajlaşma uygulamaları üzerinden gönderilen mesajlar delil olarak kullanılabilir. Ancak hukuka aykırı veya rıza dışı elde edilen bir video kaydı hem davada delil olarak kullanılamayacağı gibi hem de özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabilecektir.

Fiziksel şiddete uğrayan kimse, darp raporu almalı ve eşinden şikayetçi olarak suç duyurusunda bulunmalıdır. Şiddet gören eş savcılık, kadın sivil toplum kuruluşları, baroların kadın danışma merkezleri ve adli yardım kuruluşları, polis merkezleri, jandarma karakolları, sağlık kuruluşları ve Alo 183’ü arayarak başvuruda bulunabilir.

Darba uğrayan eş, herhangi bir karakola başvuruda bulunarak darp edildiğine dair şikayette bulunabilir. Kişi, polisler aracılığıyla hastaneye sevk edilerek kişinin darp raporu alınması sağlanacaktır. Darp raporu alındıktan sonra karakol, savcılık veya aile mahkemesinden uzaklaştırma talebinde bulunulabilir.

Hukukumuzda nafaka türleri şu şekildedir;

  • Tedbir Nafakası
  • İştirak Nafakası
  • Yoksulluk Nafakası

Bunlardan tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası boşanma davasına bağlı olarak hükmedilen nafaka türleri arasındadır. Yardım nafakası ise boşanma davası ile bir ilişki içinde değildir. Kişinin hukuken bakmakla yükümlü olduğu kişilere vermesi gereken miktarı ifade eder.

Tedbir nafakası boşanma davası sonuçlanıncaya kadar hakimin alacağı önlemler arasında yer alır. Boşanma davası süresince eşlerden yoksulluğa düşecek olan tarafa diğer tarafın geçici olarak geçimine yetecek bir miktarda ödeme yapmasını ifade eder. Burada boşanma davasını hangi eş açmış, hangi eş kusurlu vb. unsurlar önem taşımaz.

İştirak nafakası çocuğun geçimini konu edinir. Boşanma kararı ile birlikte çocuğun velayeti eşlerden birisine verilecektir. Velayet kendisine verilmeyen eş maddi imkanları ölçüsünde velayet hakkını elinde bulunduran eşe iştirak nafakası adı altında çocuğun geçimini sağlayabilmesi için bir miktar para verir. İştirak nafakasına hakim boşanma kararı ile birlikte talep beklemeksizin hükmeder. Ancak eşlerden bu yönde talep gelmesinde de bir sakınca yoktur.

Yoksulluk nafakası boşanma kararı ile birlikte hakimin hükmetmesi gereken nafaka çeşitleri arasında yer alır. Talep edecek olan eş boşanma dolayısıyla yoksulluğa düşeceği iddiasında bulunur. Yukarıda diğer nafaka türlerinden bahsederken bunların kusurdan bağımsız ödemeler olduklarını belirtmiştik. Yoksulluk nafakası bu noktada ayrılır. Talep diğer eşten daha daha fazla kusurlu olmamaya bağlıdır. Yani talepte bulunacak edecek olan eş diğer eşe göre daha az kusurlu olmalı yahut hiç kusurlu olmamalıdır. Boşanmada eşit kusur durumunda da yoksulluk nafakası talep etmek mümkündür.

Nafaka ödemesinin miktarı davanın türüne göre ayrıma uğramaktadır. Anlaşmalı boşanmaların en temel unsuru, tarafların her konuda uzlaşması olduğu için nafaka miktarı da, taraflarca belirlenir. Çekişmeli olarak açılan boşanma davalarında ise, hâkim tarafların maddi olanaklarına ve giderlerine göre ödenmesi gereken nafakanın miktarını belirler.

Mahkeme tarafından belirlenen nafaka miktarında her yıl artış oranı da belirlenebilecektir. Yargıtay içtihatlarına göre nafaka artışı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun belirlediği Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) doğrultusunda belirlenecek ve her yıl belirlenen oranda artış gerçekleşecektir.

İştirak nafakası, süreli nafakadır. Çocuğun reşit olduğu yaşa kadar devam etmektedir, reşit olduğu vakit kendiliğinden (dava açılmasına gerek olmadan) sona erecektir. Çocuğun reşit olması sonrasında eğitimi devam ediyor ise dava açarak yardım nafakası talebinde bulunabilir.

Kusur, çekişmeli boşanma davalarında önemli bir husustur. Taraflardan biri veya her ikisi diğer eşin evliliğin bitiminde kusurlu olduğunu iddia ediyor ise iddiada bulunan eşler kanıtlamakla mükelleftir. Mahkeme tarafından evlilikten gelen yükümlülükleri yerine getirmeyen, eşine şiddet uygulayan, çocuklarına olan sorumluluklarını yerine getirmeyen eş kusurlu olarak değerlendirilecektir.

Tarafların evliliği boyunca müşterek çocuğun velayeti her iki ebeveynde ortaktır. Ancak tarafların boşanma sürecine girmesi halinde velayet hakkı taraflardan birisine verilecektir. Mahkeme, velayet kararını verirken öncelik olarak çocuğun anne bakımına muhtaç yaşta olup olmadığını değerlendirecek, çocuğun bakımı ve gözetiminin hangi ebeveyn tarafından daha iyi üstleneceği gözetilerek velayete hükmedilecektir.

Mahkeme tarafından çocuk adına verilen her karar çocuğun menfaati yönünde olacaktır. Mahkeme tarafından çocuğun yaşı anne bakımına muhtaç ise çocuğun velayeti anneye verilmektedir. Ancak anne çocuğun bakımını aksatıyor, ilgi göstermiyor ve sorumluluklarında ihmalkâr davranıyor ise velayet babaya verilecektir.

Eşlerin ortak yaşadıkları konut aile konutudur. Bunun satılması, üzerine ipotek konması vs. gibi durumlarda diğer eşin rızası alınmak zorundadır. Aksi halde rızası alınmayan eş bunun iptali için dava açabilir. Eğer tapuya aile konutu şerhi konursa satışın önüne önceden geçilmiş olunur. Bu durum boşanmada eşlerin mal kaçırmasını önlemek amacıyla yapılabilir. Belirtmemiz gerekir ki aile konutu şerhi olmasa da satışın iptali sağlanabilir.

Boşanma davası devam ederken diğer eşin rızası olmadan evin maliki olan eş aile konutu satışını kural olarak gerçekleştiremeyecektir. Ancak aile konutunun satılması halinde diğer eşin tapu iptaliyle dava açma hakkı bulunmaktadır.

Boşanma davalarının sebeplerine ve yaşanılan olgulara göre hem maddi, hem de manevi olarak tazminat talep etme hakkı olmaktadır. Tazminat hakkı tek taraflı olan bir olgu değildir. Yani her iki tarafta, maddi ve manevi fark etmeksizin tazminat talep edebilir. Fakat bilinmelidir ki, talep edilen tazminatın alınabilmesi için, koşulların uygun olması gerekir.

Boşanma davasında taraflar birbirlerinin kusur oranlarını, mahkemeye ispat edebilmek için tanık ve delil belirlerler. Tanıktan kastedilen kişi, tarafların hangi olayları yaşadığını bilen kişi yada kişiler olmaktadır. Eğer tanık doğru olmayan beyanlarda bulunursa, hakkında yalancı şahitlikten dolayı işlem yapılır.

Eğer eşler arasında önceden mal paylaşımına ilişkin bir anlaşma yoksa yani başka bir rejim seçilmemişse edinilmiş mallara katılma rejimi kuralları uygulanır. Yani eşler evlilik birliği içerisinde kişisel malları haricisinde edinilmiş mallarını belirli ekleme çıkarmalardan sonra ikiye bölüp paylaşırlar. Bu çok teknik bir hesaplamadır. Hak kaybı yaşamamak adına muhakkak avukat yardımı alınmalıdır.

Eşlerin mal kaçırmasını önlemenin çeşitli yolları vardır. Ortak konuta aile konutu şerhi konulabilir, çeşitli nedenlere dayanarak ihtiyati tedbir kararı alınabilir. Bunlardan birisi de mal paylaşımı davasının boşanma davası ile birlikte açılmasıdır. Bu şekilde dava açıldığında eğer harç ödenmişse önce ihtiyati tedbir, ardından bekletici mesele talep edilerek mal kaçırma engellenebilir. Eğer mal paylaşımından mal kaçırılmışsa tapu iptal tescil davası açılabilir.

Anlaşmalı boşanmada taraflar düzenleyeceği anlaşmalı boşanma protokolü ile hangi malları nasıl paylaşacağını belirler. Bu nedenle çocuğun üstün yararı dışında hakimin bu yönde bir müdahalesi yoktur.

Evlilik sözleşmesi kanunda belirtilen edinilmiş mallara katılma dışında bir mal rejimi belirlenerek yapılır. Seçilen bu mal rejimi nasıl bir paylaştırma öngörüyorsa o şekilde paylaşıma gidilir.

Düğünde takılan takılarla ilgili kanunda bir düzenleme yoktur. Ancak Yargıtay verdiği kararlarda bunların kadın eşe ait olduğuna hükmetmiştir. Ziynet eşyası niteliğinde olmayan ve erkeğe takılan takıların da erkeğe ait olduğuna dair karar son yıllarda çıkmıştır. Bunlar mahkemeler için bağlayıcı değildir ancak uygulamaya bu şekilde geçmiştir.

Çocukla kişisel ilişki, velayet hakkını alamayan anne veya babanın çocuklarla belirli aralıklarla görüşmesi demektir. Örneğin her ayın 2. ve 4. haftasonuna çocukların babaları ile kalmasına karar verilmesi gibi. Eğer velayeti alan eş diğer eşe çocuklarını göstermez veya onları başka uzak bir yere götürürse (görüştürmemek amacıyla) velayet hakkını kötüye kullanmış olur.

Böyle bir durum yaşandığında uzun yıllardır devam eden uygulama çocuğun icra yolu ile alınması idi. Ancak bu uygulamada sıkça görülen aksaklıklardan dolayı son yapılan yasal düzenlemeler ile bu durum değiştirilmiştir.

Şu anda Velayeti elinde bulunduran ama çocuğu göstermeyen anne ya da babadan velayet alınabilmektedir. Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair aile mahkemelerince verilen ilam veya tedbir kararları, çocuğun üstün yararı esas alınarak, Adalet Bakanlığınca kurulan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerince yerine getirilmektedir.

Çocuk teslimine dair ilam ya da tedbir kararlarının yerine getirilmesine ilişkin teslim emrine aykırı hareket edenler ile emrin gereğinin yerine getirilmesini engelleyenler, bir ay içinde yapılacak şikayet üzerine, fiil suç teşkil etse dahi, üç aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılmaktadırlar.

Aile mahkemesinin boşanmanın kabulü veya reddi ile ilgili verdiği kararın bir üst derece mahkemeye taşınması demektir.

İstinaf incelemesini bölge adliye mahkemesi yapar. Burada dosya üzerinden inceleme yapılıp karar verilebileceği gibi, duruşma açılıp dosya hakkında yeniden yargılama da yapılabilir.


İstinaf aşamasından sonra somut olayın özelliklerine göre kararın temyiz edilmesi de mümkündür. Temyiz incelemesini Yargıtay yapar ve Yargıtay yalnızca hukuka aykırılık denetimi yapabilir. Yani, istinaf gibi yeni bir karar veremez. Kararı onar veya bozar.

Mahkeme tarafından duruşmada verilen karar, kısa karardır. Mahkeme kararı gerekçelendirerek yazılacak ve gerekçeli karar her iki tarafa tebliğe çıkarılacaktır. Boşanmaya ilişkin karar, her iki tarafa usulüne uygun tebliğ edilmesinin ardından taraflar yasal itiraz süresinde istinaf yoluna başvurmaz ise karar kesinleşmiş olacaktır. Ancak eğer karara karşı kanun yolları olan istinaf ve temyiz yoluna gidilirse boşanma kararı Bölge Adliye Mahkemesi veya Yargıtay kararına göre kesinleşecektir.

Boşanma kararı kesinleştikten sonra bunun nüfus kayıtlarına geçirilmesi işlemini mahkeme kalemi nüfus dairesiyle yazışarak gerçekleştirir.

Yabancı bir ülkede alınan boşanma kararın Türkiye’de kesin hüküm gücünün bulunması tanıma davası, icra olunması için ise tenfiz davası açılması gerekir. Bu iki dava tanıma tenfiz olarak aynı anda davalının ikametgâhı aile mahkemesine açılmaktadır. Davalının İkametgâhı yoksa sakini olduğu yerin mahkemesinde, bu da yoksa Ankara, İstanbul, İzmir Mahkemelerinde dava açılabilir. Eşler yabancı ülkede boşandıktan sonra Türkiye’de tanıma tenfiz davası açmazsa, Türkiye’de hala evli görünecek ve yeniden evlenmek istediklerinde mevcut evlilik evlenme engeline takılacak ve yeniden evlenemeyeceklerdir.

Boşanma davası devam ederken, eşlerden birinin ölmesi halinde, ölen eşin mirasçıları davaya yalnızca kusurun belirlenmesi yönünden devam edebilirler. Boşanma davası kesinleşmeden eşlerden birinin ölmesi halinde, evlilik ölümle birlikte ve ölüm anında sona erer; mahkeme yargılama neticesinde, bu konuda “karar verilmesine yer olmadığı” şeklinde karar verir.
Ölen eşin mirasçıları arasında zorunlu dava arkadaşlığı yoktur; mirasçıların yalnızca birinin davaya devam etmesi yeterlidir. Ölümle birlikte mahkeme tarafından, ölen eşin mirasçılarına davayı takip edip etmeyeceklerinin sorulması amacıyla tebligat çıkarılır. Mirasçılar davaya kusur yönünden devam etmek istemezse, mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. Yargılama sonucunda, sağ kalan eşin kusurlu olduğu yönünde karar verilirse, sağ kalan eş, ölen eşin mirasçısı olamaz. Mahkemenin kusura ilişkin kararı, geçmişe etkili olacaktır. (ör. ölümden önceki, sağ kalan eş lehine olan vasiyetname veya miras sözleşmesi de geçersiz olacaktır) Mahkemece sağ kalan eşin kusurlu olmadığı yönünde hüküm kurulursa, sağ kalan eş, ölen eşin mirasçısı olabilecektir.

Boşanan eşler bu sıfatla birbirlerine yasal mirasçı olamazlar. Ayrıca boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.

Ayrılık kararı, boşanmaya neden olacak haklı sebeplerin ispat edilmesine rağmen eşler arasındaki ortak hayatın yeniden kurulma ihtimalinin bulunması durumunda, evliliğin 1 yıl ile 3 yıl arasında tatil edilmesidir. Bu kapsamda açılan davalara da ayrılık davası denilmektedir.
Kanunda yazan boşanma sebeplerinin varlığına rağmen evlilik bağının tamamen kopmasını engelleyen, evlilik birliğini ayakta tutmayı öngören bir davadır. Eşlerin arasında bir barışma ihtimalinin olduğu durumlarda sıklıkla ayrılık kararı verilir.
Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez. Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir

Danışma Talep Edin

Tecrübeli Avukatlar
ve Uzman Yaklaşımı

Hukukun zorlu ve karmaşık yollarında, uzmanlığımız ve tecrübemiz ile müvekkillerimize yol göstermekteyiz. Siz de hukuki probleminizle alakalı daha fazla düşünmek istemiyorsanız, bırakın avukatlarınız sizin adınıza çözüm için düşünsün.
DİĞER UZMANLIKLARIMIZ