Türk EnglishFrançaisРусскийالعربية

İş Davalarında Resen Araştırma İlkesi Nedir?

İş Davalarında Resen Araştırma İlkesi Nedir?

 

İş Davalarında Resen Araştırma İlkesi Nedir?

Medeni hukuk yargılamalarında “taraflarca hazırlama” ilkesi asıl olarak kabul edilmiştir. Taraflarca hazırlama ilkesi, davanın ve savunmanın dayanağı olan olayların ve bunların delillerinin bizzat taraflarca mahkemeye bildirilmesi demektir. Ancak bir medeni hukuk yargılaması olan iş davalarında re’sen araştırma ilkeside geçerlidir. Re’sen araştırma ilkesi, savunmanın dayanağı olan olayların ve delillerin hazırlanmasında, tarafların yanında hâkimin de görevli olmasına denir. Re’sen araştırma ilkesi, uyuşmazlığın çözümü için göz önüne alınması gereken hususların mahkeme tarafından kendiliğinden ele alınması, araştırılmasıdır.

Mahkemenin sahip olduğu bu yetki tarafların lehine bir durumdur. Hukuki uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme ulaşmasına katkı sağlayan bir ilkedir. Usul ekonomisi açısından davanın daha çabuk ve basit görülmesine imkan sağlamaktadır.Hakim, dava için gerekli olan bilgi ve belgeleri  özel veya resmi kuruluşlardan basitçe temin etmesi anlamına gelmektedir. Hakim sadece uyuşmazlık halinde değil, kendisini şüpheye düşürecek bir durumu tespit etmesi halinde tarafların talebi olmasa bile kendiliğinden o durumu araştırıp sonuca ulaşabilecektir.

İş davalarının yargılama süreçlerinde, tazminat ve alacaklara ilişkin ücretler tartışmalı bir konu olduğu için mahkeme bu uyuşmazlıkları gerekli yerlere müzekkere yazmak suretiyle açıklığa kavuşturmak zorundadır. Öte yandan keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması da en çok başvurulan re’sen inceleme yöntemlerinden birisidir.

Yargıtay İş Kanununda açık bir hüküm bulunmamasına rağmen istikrarlı olarak  “İş ve Sosyal güvenlik hukuku ile ilgili düzenlemeler nitelikçe kural olarak kamu düzeni ile ilgili olduğundan, kusur ve hesap raporlarının alınması ve sair hususların incelenmesi ile gerçeğin saptanması yönünden tarafların istemlerine bakılmaksızın re’sen yerine getirilmelidir” şeklinde karar vermiştir. Farklı bir kararında ise” “01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7. maddesinin “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır” re’sen araştırma ilkesinin yargılamalarda kullanılması gerektiğine değinmiştir.

Danışman Talep Edin